Altaylı’nın yazısının ilgili kısmı şu biçimde:
Birinci mevzumuz PCR testi fiyatları idi.
“Fatih Beyefendi, muhalefet partisinden milletvekili arkadaşımız bana yanlışlı bir suçlama yöneltti. Ben özel hastanelerde 250 TL’den kıymetli PCR testi yok demedim. Onun bana ithamı kurucusu olduğum hastanelerde 250 TL’den daha kıymetli test yapıldığı yolundaydı. Ben kendi hastanelerimin fiyatı için konuştum. O ise bunu güya bütün hastaneler için söylemişim üzere beni suçladı. Siz de 500 TL’ye yaptırdım dediniz” dedi.
Ben de Bakan Koca’ya, “Fahrettin Beyefendi, sizin iki başka hastanenizde iki farklı fiyata test yapılmış. Elimde bunun da makbuzları var. Biri 160 TL, başkası 350 TL”dedim.
“Fatih Beyefendi, emin olun değerli olanda muayene fiyatı de vardır. Yoksa mümkün değil. Yeniden de baktıracağım” dedi.
250 TL’DEN FAZLA ALANI İPTAL EDERİM
Bakan Koca’ya nazaran bu tartışmanın yararı da olmuştu: “Neyse yeniden de iyi oldu bu tartışma. Böylelikle biz de bir genelge ile özel hastanelerde de tavan belirledik. 250 TL’yi geçemeyecek hiçbir hastane. Paranın iadesini de koşul koştuk fakat çoğunluk gidip para iadesi istemeyecektir. Uygun oldu dediğim, artık 250 TL’den fazla talep eden olursa birinci şikayette uyarırım. İkince şikayette test yapma lisansını iptal ederim. Kesin kararlıyız” dedi.
Bu bahsin akabinde Bakan Koca ile kurucusu ve ortağı olduğu sıhhat kümesinde çalışan bir doktorun bir ilaç (Favipiravir) ile ilgili olarak Medipol Hastanesi’nin de ortak olduğu bir ruhsatla ilgili konuştuk.
FİYAT DÜŞSÜN DİYE 3 FİRMAYA RUHSAT
“Bizim üniversite hastanemiz ile ilgili bu türlü bir problem oldu. Hakikat. Bir ilaç firması ile paydaşlık. Bakın bunu bütün dal, bütün taraflar onaylayacaktır ki, orada en küçük bir usulsüzlük yoktu. Yani burada hak sahibi aşikardı. Ancak ben buna karşın talimat verdim ve bu ilacın benzerlerinin üretimi ile ilgili monopol oluşmasın diye 3 başka firmaya ruhsat verilmesini sağladım. Bunu niçin yaptım? Zira tek firmaya lisans verdiğimiz vakit rekabet oluşmayacaktı. İlgili firma yani bizim üniversitedeki öğretim üyesinin de temaslı olduğu firma bu ilaç için 140 dolar diyordu. Meğer ben bu ilacın maliyetini biliyorum. 10 dolar. Firma bize en son 350 TL dedi. Bunu da çok bulduk. Çok firmaya lisans verdik ve artık bu ilacı biz 14 dolardan alıyoruz. Tüm bölüm burada adil davrandığımızı hatta hak sahibinin biraz da hakkını yediğimizi fakat bunun da Türkiye’ye fayda sağladığını biliyor herkes. Bu sorunla ilgili olarak da tıpkı gün Daire Başkanı’nı misyondan aldım. Kurucusu olduğum sıhhat kümesine da asla bir ayrıcalık yapmadım. Herkese ne yapıyorsak birebirini yapıyoruz. Hatta daha da dikkatliyiz. “
“AB TARAMAYI BIRAKINCA TABLOYU DEĞİŞTİRDİK”
Burada Bakan Koca’nın kelamını kesiyorum ve 28 Temmuz’da parametreleri değiştirilerek bütün güvenilirliğini kaybeden turkuaz tablodaki değişikliği soruyorum.
Anlatıyor:
“Yazla birlikte pandemideki sayılar düşmeye başlayınca Avrupa filyasyonu ve tarama testlerini durdurdu. Yalnızca hastanelere başvuran hastalara test yapmaya başladı. Buna bağlı olarak sayılar düştü. Bunun üzerine biz de ahenk sağlamak için olay ve hasta ayrımına gittik. Zira biz filyasyonu ve tarama testlerini durdurmadık. Onlar teneffüs ıstırabı olmayana test yapmazken, biz tarama yapıyorduk ve asemptom hastaları da sayıyorduk. AB 3. basamaktaki hastaları açıklarken, biz 1 ve 2. basamağı da açıklıyorduk. Baktık ki bu hakikat bir parametre olmuyor DSÖ’nün “Critical ve Severe” yani kritik ve önemli hasta tariflerine uygun açıklayalım dedik.” Ortaya giriyorum.
“Ama bu sizin ve Bakanlığınıza olan inancın eksilmesine neden oldu. ABD’den de yansılar geldi ve DSÖ standarda uyun” dedi.
“Fatih Beyefendi, zati bakınca neyin ne olduğu görülüyor. Oranlar muhakkak. Bu tıp açıklama aslında benim Bakanlığımın da aleyhine. Zira hasta sayısına oranla ağır hasta ve vefat çok fazla görünüyor ve güya biz tedavide başarısızmışız üzere bir sonuç çıkıyor. Meğer bu türlü bir şey yok. Bakın vefat sayımız yüzde 1’in altında aslında.”
Yeniden ortaya giriyorum, “Ama bu cins düşük sayılar toplumda rehavete neden oldu” diyorum.
“10 KAT ARTIŞI DA MI GÖRMEDİLER?”
“Yapmayın Fatih Beyefendi. 14’ten 140 çıkan, 10 kat artan vefat sayısı 9 kat artan ağır hasta sayısı bir şey tabir etmiyor mu? Bunu da mı görmediler. Bakın ben bunu daima hatırlattım. Daima dikkat dedim, daima tedbir dedim. Siz de dediniz? Önlem almak için konutta yatan olumlu sayısını bilmek mi kıymetli yoksa ölen sayısını, ağır hasta sayısını bilmez mi değerli. Onu hiç az söylemedik.”
“Evet Sayın Bakan, ben de daima dikkat dedim ve dedikçe suçlandım.”
“Haklısınız. Beni de suçladılar. Hala suçlayanlar var. ”
“İkinci dalgayı yaşıyoruz ve sayılar çok yüksek. Tedbirler kâfi mi sizce?” diye soruyorum.
İSTANBUL’DA 3. PİK
“Her bölgede farklı durumlar gelişiyor. Problem yaz sonunda evvel Batman, Antep, Urfa patlama yaptı. Dayanılmaz bir patlamaydı. Filyasyonla uğraş ettik ve başarılı olduk. Tespit ve tecritle evvel durdurduk sonra düşürdük. Lakin bunu her yerde yapamıyoruz. Evvel Ankara 2. Pikini yaptı. Tepeye çıktı. Artık de İstanbul 3. pikini yapıyor. Tedbirler kâfi mi? Bu güç bir durum aslında. Bir gönülden geçen tedbir vardır bir de alınabilecek. Bu tüm dünyanın sorunu. Tüm sistem düşünülerek tedbir alınıyor. Biz öneriyoruz. Konuşuluyor. Belirleniyor. Sayın Cumhurbaşkanı’nın tedbirleri şahsen açıklaması ve tedbir paketi olması şu açıdan iyi, farkındalığı arttırıyor ve ciddiyeti herkese hatırlatıyor. Bu iş önemli, latifesi yok bildirisi en iyi bu türlü veriliyor. Daha fazlası olabilir miydi? Olabilirdi. Mesela ben kendi adıma hafta sonu biraz daha sert bir tedbir isterdim. (Bakan Koca’nın bu tabirinden aslında talep ettiğinin hafta sonu tam bir sokağa çıkma yasağı olduğunu anlıyorum) Ancak bu da halka gereğince ileti verdi. İki gün içinde hastalığın artış trendinin düştüğünü gördük bile. Bu bir adım sonra hasta sayısına, bir adım sonra ağır hasta sayısına, bir adım sonra entübe sayısına, bir adım sonra da vefat sayısına olumlu yansıyacak ve hepsi peyderpey düşecek.”
“Peki ya düşmezse. Ya da şöyle sorayım. 15 gün tam bir kapanma daha iyi olmaz mıydı? 15 günde kimse batmaz fakat uzun bir belirsizlik herkesi çok zora sokabilir.”
SAYILAR DÜŞMEZ İSE EK YASAKLAR GELECEK
“Tam kapanma o kadar tesirli olmayabiliyor her vakit lakin şunu çok net söyleyeyim. Bu tedbirler işe yaramaz ise hala önlemlere uymakta eza çıkaran olur ise ve sayılar beklediğimiz, dilediğimiz oranda düşmez ise emin olun daha zorlayıcı kısıtlamalar da getireceğiz. Tam kapanma mı olur, şehirlerarası seyahat kısıtlaması mı olur, gece sokağa çıkma yasağı mı olur, buna karar veririz. Fakat her şey sayılara bağlı. Düşerse yasaklar azalır. Düşmezse artar”
Cumhuriyet
