CHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Lider Yardımcısı Muharrem Erkek, CHP Genel Merkezi’nde yaptığı basın toplantısında; geride bırakılan bir yılda yaşanan adalet ve hukuk gelişmelerini kıymetlendirdi. Çanakkale Milletvekili Erkek’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
ADALETSİZLİK PANDEMİSİ YAŞADIK
2020’de COVİD-19 süreci ile birlikte adaletsizlik pandemisini yaşamaya devam ettik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ismi altında otoriter bir rejim inşa edildi. 2020 yılında da adaletsizlikleri büyüten bir Saray rejimi ile karşı karşıyayız. Yasama, yürütme, yargı yetkileri bir şahısta toplandı.
AİHM’Yİ TANIMAMAK, ‘BENİM ATTIĞIM İMZANIN MANASI YOK’ DEMEKTİR
AİHM, bizim hukuk sistemimizin modülüdür. O mahkemenin yargılama yetkisini kabul etmişiz. İçişleri Bakanı, ‘bizim için bir manası yok’ diyor. Bu ‘devlet olarak benim attığım imzanın manası yok’ demektir. Devletin en doruğundaki bu ülkeyi yöneten isimler, AİHM’i yabancı görüyor. Biz yargıç göndermişiz o mahkemeye.
RTÜK, SARAYIN ŞURASI HALİNE GELDİ
Basın özgür değilse, toplum özgür değildir. Basının özgür olmadığı bir ülkede hiçbir şeyi çözemezsiniz, adaleti de sağlayamazsınız. Basın İlan Kurumu (BİK), bir kişinin özel şirketi üzere çalışıyor. Sansür, otoriter rejimlerin her vakit kardeşi olmuştur. Bugün yaşadığımız da sansürdür. RTÜK, siyasilerden oluşuyor, Sarayın bir heyeti haline geldi. Bir yandaş kanalla ilgili 102 bin 500 şikayet yapılmış, 500 tanesi sürece konulmuş. Muhalefette görülen kanallara bakın, 10 milyon lira ceza kesilmiş. Basının misyonlarından biri, iktidarı denetlemektir.
KAVALA’YI, KAFTANCIOĞLU’NU DEĞİL TÜRKİYE’Yİ CEZALANDIRIYORLAR
Canan Kaftancıoğlu, ağır cezalarla karşılaştı. Kaftancıoğlu, İstanbul Vilayet Lideri seçildikten iki gün sonra hakkında soruşturma başlatıldı, evvelden yoktu. Her vakit söylüyoruz: Hiçbir CHP’li bir santim geri adım atmayacak. Bedel ödenmesi gerekiyorsa, ödeyeceğiz. Osman Kavala’nın tutukluluğu üç yılı aştı. Hakkında mahkumiyet kararı olmadan bir insanı üç yılı aşkın müddettir cezaevinde tutmak. Aslında Kavala’yı, Kaftancıoğlu’nu cezalandırmıyorlar, Türkiye’yi cezalandırıyorlar.
CUMHURBAŞKANI’NA HAKARET CÜRMÜ HUKUKA KARŞIT
Cumhurbaşkanı’na hakaret davaları, aslında AK Parti Genel Lideri’ne hakaret davaları. Bu türlü bir sistemde aslında bu türlü bir ceza hususu olur mu? Güçlendirilmiş parlamenter sistemde düşünülebilir, lakin bu sistemde bu türlü bir unsur olamaz, hukuka ters. Binlerce insan yargılandı, binlerce insan ceza aldı.
TOPLANTI VE YÜRÜYÜŞ HAKKI TEMELİNDEN SARSILDI
Öbür adaletsizlikler ve hak ihlalleri… Toplantı ve yürüyüş hakkı… Madenciler, baro liderleri engelleniyor, fakat öbür taraftan Cumhurbaşkanı mitingler yapıyor, insanların üzerine çaylar atıyor. Toplantı ve yürüyüş hakkı da temelinden sarsılmış durumda. Adaletin tecelli etmediği davalar… Örneğin 10 Ekim Gar Katliamı, Soma Maden Davası, Çorlu Tren Katliamı Davası… Bu davalarda gerçek sorumlular yargı önüne çıkarılmıyor. Çorlu’da evladını kaybeden bir anne, isyan ettiği için sanık olarak yargılanıyor. Etraf hukuksuzlukları, 2020’de büyüdü. Kaz Dağı, Salda Gölü… Çevreciler, terörist olarak ilan ediliyor. Geleceğimizi korumak isteyenler, Saray rejimi tarafından engelleniyor.
DAVADA AKLANANLAR, OHAL KOMİTESİ’Nİ AŞAMIYOR
Bayana şiddet, 2020’de arttı. 2020’de en az 275 bayan ömrünü yitirdi. Son beş yılda, hakkında muhafaza kararı olmasına karşın 100 bayan hayatını yitirdi. OHAL Komisyonu’nda binlerce dava bekletiliyor. Yargıda aklanan beşerler, OHAL Komisyonu’nu aşamıyor, misyonlarına iade edilemiyor.
TAM BASKI
Minimum fiyat tartışmaları… Bütün masrafları çıktıktan sonra nasıl beslenebilir? Saray hiç bunların kederinde değil. Halk aç ve işsiz lakin saray tok. Sarayda yaşadıkları için halktan o kadar kopmuşlar ki halkın ne boyutta olduğunu bilmiyorlar. Tam bir baskı… Özgür düşünen insanların üzerinde… Şunu göremiyorlar: Diğerlerine baskı ile dayattığınızda, akla karşı işlenmiş birer kabahat haline gelir. Baskıyla dayatılan hiçbir şey, akla ve ahlaka uygun değildir.
Cumhuriyet
